25 Haziran 2022 Cumartesi

Altı Üstünden Çok Daha İyi Çıktı

 

Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

                                                                                                                                      Şems-i Tebrizi

 


Yazar: Murat

Efendim aylardan Aralık, yıllardan 2021. Çalıştığım üniversitede üstüme bir sürü ders açtılar, komisyon görevleri vs yuvarlanıp gidiyoruz. Nitekim Zeynep benden de yoğun, benimki ders yoğunluğu. Aylık toplam gelirimizin %50’si civarında birikim yapabilir durumdayız, fakat bir sorunumuz var, bir türlü benim kadromu vermiyorlar. Biz Konyalı olmadığımız halde şubat ayında idareciliğe başlayan ekip gelene kadar bir problem de yaşamıyorduk. Cübbesini dekan olduktan sonra giyen bir “hallederiz Kadir” dekan olunca bizim için işler biraz değişti. Kimse bir şey yapmıyor ama herkes çok şey istiyor. Kimse evrak okumuyor ama herkes yazı yazıyor vs. Biz hala benim doçentliğim için çalışmaya, işimizi yapmaya devam ediyorduk. Zeynep büyük bir proje yazdı, bu proje sadece bize değil tüm Konya’ya kazanımlar sağlaycaktı. Ona sun, buna sun derken bir Rektör Yardımcısına gittik. Projenin konusu ile hemen hemen hiç alakası olmayan kendini övme konuşmalarını dinledikten sonra biz evimize döndük. Aradan 2 hafta geçti geçmedi, liyakatsizlik ve tarikatların dalavereleri bizi yıldırdı ve ben ani bir kararla sabah mesai başlar başlamaz istifa edecek raddeye geldim. Bazı olaylar vardır, bunlara anında yanıt vermez iseniz daha sonra daha büyük bir yanıt verseniz dahi manası olmaz. Bu an öyle bir andı ve ben o istifayı vermek zorundaydım. Sonra her şey sil baştan başladı...

 

Ben zaten asker değilim, polis değilim. Ben bir akademisyenim. Benim hayatım boyunca “onurlu duruş” sergileyecek kaç yerim var ki. Ben bu istifa ile cümle aleme bakın liyakatsizlik yapıyorsunuz ve ben buna karşı duracağım dedim. Tabi karşılığında işsiz kalarak. Bu süreçte gerek kendi ailem gerek eşimin ailesi inanılmaz manevi destek verdiler. Zorluk yaşadım, reflü oldum, geceleri mide ağrıları ile yataktan kalktım ama pişman mıyım? Asla.

 

Tamam biz %50’ye yakın birikim yapıyorduk ama birden hem de bu enflasyonda işsiz kalmıştım. Yetişkin hayatımda bir ilk. Çocuk var, masraflar var, hem bu masraflar enflasyon nedeniyle giderek artıyor. Kamudan ayrılan biri olarak ilk tepkim acaba aralık kadrolarında bir yer bulabilir miyim oldu. Hemen bir iki üniversiteyi aradık. Bizi benim maaşsız halimle Türkiye’nin çeşitli yerlerine “bir görüşelim hocam” diye çağırdılar. Sonra da bizimle çalışmaya can attıklarını ama neden hemen olamayacağını en az 1 sene gerektiğini anlattılar. Bu görüşmelere gitme işi bize birkaç bin liradan fazlaya mal oldu. Sonra Aralık kadrolarından bir şey çıkmayınca biraz durup sakinleşmem gerektiğini anladım. O sırada kısmet bu ya, freelancer olarak bazı işler yapmaya başladık arkadaşlarımla ve 2 ay boyunca iş yağdı. 5 kişi yetiştiremez olduk. Gece gündüz çalışır hale geldik. Ben bir unuttum işsizliğimi, aksine artık daha çok çalışır hale geldim ama neticede bunlar hep tek seferlik işler. Bu arada da iş piyasası hakkında araştırmalar yapmaya başladım. Kim ne iş yapıyor? Kim nasıl para kazanıyor? Bir kere şunu belirtmek isterim, kamuda maaşlı çalışma bizi yemiş bitirmiş. Yani öyle demeyeyim, pandemide de aksamadan maaşımızı aldık ama kamu biraz tembel adam işiymiş gibi düşünmeye başladım açıkcası. Dışarda çalışacak adam arıyorlar, yemin ederim. Hasılı 2 ay da böyle geçti.

 

Sonra bir buhran dönemi var ki sormayın gitsin. O sırada da Zeynep görevli şehir dışında. Ben bilgisayarda şifrelerini aklında tutamayan adam animasyon yapmayı öğrenmeye başladım. Hayatımda daha önce hiç yapmadığım şey. Programlar indirdim, tutoriallar izliyorum. Saatlerce oturup, deneye deneye fena şeyler de yapmadım. Hatta o kadar gaza geldim ki, şirket kurmayı düşündüm. Bir animasyon şirketi kurup, tıp eğitiminde kullanılabilecek şeyler yapılabilir mi? Yurtdışında örnekleri var; VR gözlüklerle kadavra inceleme, ameliyat yapma gibi. Dedim belki oralara kadar gider.

 

Bu sırada da Linkedin’den işlere başvuruyorum. Zeynep bir akşam dedi ki bak şu iş tam senlik, seni tarif etmişler. Baktım hakkaten yapabilirim. Daha önceden de adını bildiğim bir Amerika firması. Başvurdum. 1 hafta sonra araba kullanırken +1’li bir numara arıyor. Bir açtım telefonu, iş başvurunuz için arıyoruz vs, hem telefon hem Hintli bir insan kaynakları çalışanı, hem benim ilk gerçek iş görüşmem. Her şey karman çorman, aşırı heyecanlandım. Arabayı kenara çektik, bir sitenin bahçe duvarında “Whatttt?, Yessss” diye bağıra bağıra 45 dakika konuştuk. Bana “Sizinle iletişime geçeceğiz” dedi en son, kapattık. Zeynep dedi ki, iyi mi yani? Dedim ki bilmem, bu iyi bir şey demekse evet. Nitekim öyleymiş. O hafta içinde bir iş görüşmesi daha ayarlandı. Direkt üssüm olan kadın ve Londra Direktörü ile. 45 dk civarı da onlarla iş görüşmesi yaptım. En son kapatırken maaşı sordular. Ben düşündüğüm rakamı söyledim. Mırın kırın ettiler. Orda işte bu süreçteki en havalı cümlemi kurdum. “That is my price and this is your job. So it is your decision.” Bu cümle çalıştı arkadaşlar ama işteki 4. ayımdan bildiriyorum: Piyasaya göre bence ucuza bile gitmişim. Sonra aradan 3 gün geçti, dediler ki bir büyük patron var onunla daha görüşeceksin. Tamam dedim. Bu da bizim Amerika’daki birim başkanı. Onunla 20 dk civarı görüştük. Amerika’daki enflasyon, Türkiye’deki enflasyon onları konuştuk. Çocuklarımızı konuştuk. Sanırım o tam bir iş görüşmesi gibi değil de, bir tanışma toplantısı idi. İşle ilgili çok az şey konuştuk.

 

Geldiğimiz noktada kamuda çalıştığımın 4 ya da 5 katı daha fazla çalışıyorum. Neredeyse hava durumundaki değişiklik için bile toplantı düzenliyorlar, çok sinir bozucu. Çok fazla micromanagement nedeniyle trendleri anlamakta zorlanıyorlar ama yine de hızlı reaksiyon verme, operasyon yürütme konusunda hiç fena değiller. Benim kendi adıma hoşuma giden şey daha önce hiç özel sektör tecrübem olmadığı için en alt seviyeden başlamış olmama rağmen, yine de benim tecrübelerime büyük saygı duymaları (bunda benim değerlendirme raporlarına sayfalar dolusu öneriler yazmam da etkili oluyor tabi). Ayrıca başarı elde ettiğinde hızlı takdir benim hoşuma gidiyor. Değerlendirmeler şeffaf çünkü her şey rakamlarla, istatistiklerle. Bu açılardan süper. Sadece şunu bir kez daha fark ettim. Benim çalışmak ile ilgili bir problemim yok, aksine çok seviyorum. Fakat eğer bu kadar çok çalışacaksam kendime çalışmayı tercih ederim.

 

Bizi gencecik en enerjik çağlarımızda bir kamu maaşına kör gibi giderken uyarmayan herkesin vebali var. Şimdi yaş aldık, yoruluyoruz. Bizim en enerjik çağlarımız, vasıfsız hocaların egoları peşinde geçti. Neyse eğitim sistemi ve yanıltıcılığı hakkında da başka zaman yazarım. Sadece en başta yazdığım gibi; hayatımın altı üstüne gelir diye korkma, ne biliyorsun altının üstünden daha iyi olmadığını???


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kuşağını Sevdiklerim

(Yazar: Zeynep) İnsan kaynaklarının ne iş yaptığını, hiç kurumsal firmalarda çalışma tecrübem de olmadığından, pek anlamazdım. Hatta ve ha...