25 Haziran 2022 Cumartesi

Kuşağını Sevdiklerim

(Yazar: Zeynep)

İnsan kaynaklarının ne iş yaptığını, hiç kurumsal firmalarda çalışma tecrübem de olmadığından, pek anlamazdım. Hatta ve hatta iş görüşmelerini de saçma bulurdum, nitekim herkesin iş görüşmesinde nasıl davranması gerektiğini öğrenip ona uygun rol yapabileceğini varsayardım. Zaten ben nereden bileyim? 12 yıllık çalışma hayatımın tamamını kamuda hekim olarak geçirdim. Devlet beni atadı, ben gittim; ya da ben bir sınav kazandım ve tercih ettiğim kuruma atandım. Benim işe giriş süreçlerim hep böyle oldu. Şimdi denebilir ki, ipleri daha bir kendi elime aldım. Kamudan ayrıldım, kendi muayenehanemi kurma yolundayım. Bunu uzun bir sürece yaydım ve bu geniş zamanda çalıştıracağım destek personeli seçmek için de yeterli vaktim olur diye düşündüm. Son çalıştığım kurumda en sevmediğim şey zamanımın çoğunu birlikte geçirdiğim iş arkadaşlarımdı. Dürüst olmak gerekirse hayat görüşü vasatın altında ve işlerinde de açıkça yetersiz bulduğum çok iş arkadaşım vardı. Bu sefer birlikte çalışacağım kişiyi seçerken titiz olmaya kararlıydım. Kendi paramla gidip de kendime kötü bir iş arkadaşı edinmem saçmalık olurdu. Birkaç yerden iş ilanını paylaştım. Ve geri dönüşleri almaya başladım.

İlanda açıkça işi anlattım, başvuracak adaylardan beklentilerimi anlattım, haftada kaç gün çalışacağımızı ve muayenehanenin nerede olduğunu anlattım. Ve dedim ki lütfen başvurunuzda maaş beklentinizi de yazınız. Başvuruları mail olarak aldım.

Gerçekten beklediğimin üstünde başvuru oldu. Ancak mail gövdesine “merhaba” yazan başvuru çok da fazla olmadı. Adayların çoğu adeta özgeçmişlerini üstüme fırlatıp gittiler. Gerçekten hiçbir şey yazmadan sadece maile CV ekleyip attılar. Bu belki daha önce işe alım tecrübesi olan kişilere normal geliyordur, ben çok şaşırdım. Maaş beklentilerini mailde yazmalarını istediğim için bazıları da sadece “Maaş beklentim xx k’dır.” yazmışlardı. Ben daha bu mailleri toplama sürecinde zaten şaşkına döndüm. Ama daha büyük şoklar yoldaymış, bilememişim.

Özgeçmişleri aradığım özellikleri karşılayan adaylara (ve temkinli olmak adına, özgeçmişleri eh işte olan bazı adaylara da) birer mail attım ve online görüşme talep ettim. Bu görüşmenin online olması bana çok doğal gelmişti, tabi ki ilk görüşme için insanları çağırmak saçma olurdu ama LinkedIn’de yazılan çizilenleri gördükten sonra işverenlerin aslında insanların işsiz oluşuna aldırmaksızın pat küt onları ayağına çağırdığını ve yol masraflarını karşılamayı teklif dahi etmediğini öğrendim. Nitekim biz de hala kamu üniversitelerinde kadro arayışında iken bize kibarca hayır demek için 900 km öteden ayağına çağıran dekanlar olmuştu. Gidiş dönüş 1800 km. Ulan kalpsiz adam. Neyse, konuya döneyim. Adaylarla online görüşmeleri organize ettim, eşim de görüşmelere katılıyor, bunu adaylara önceden bildirdim, günde 1 ya da 2 görüşme yapıyoruz. Randevulaştık herkesle birkaç gün öncesinden. Kimseyi zor durumda bırakmamak için iki tarih-saat seçeneği sunup, uygun oldukları zamanı bize iletmelerini istedik. Sorularımız hazır, insanları tedirgin etmemek, yüreklendirmek niyetindeyiz. Ama çoğunlukla görüşmeler hiç planladığımız gibi geçmedi. İş yerinde mola sırasında koridor köşesinde telefonundan görüşme yapan adayla başladık, dışarıda açık havada hatta ayakta görüşme yapan adayla devam ettik. Yani sanki o bir yerden bir yere giderken biz arayıp rahatsız etmişiz gibi yolda yürürken bizimle iş görüşmesi yaptı. Bu aday gerçekten çok ilginç bir kişiydi, sizin sormak öğrenmek istediğiniz bir şey var mı dediğimizde “6 gün çalışınca çok yorulmaz mıyız?” dedi. Biz şaşkınlıkla “İş görüşmesi iki taraflı, elbette siz de işin koşullarını beğenmeyip çalışmayabilirsiniz ama 6 gün olduğunu bilerek siz başvurdunuz. Neden bize başvurmayı tercih ettiniz o halde?” dediğimizde kendisinin zaten serbest çalışarak iyi kazandığını ama bazen de ay başında düzenli bir maaş yatmasını istediğini söyledi. Sokakta gezerken instagrama story atar gibi, bize ayar verdi gitti. Başka bir aday görüşme sırasında elindeki telefonu aldı, mutfağa gitti, “kusura bakmayın ocakta yemeğim vardı” dedi ve düdüklünün havasını boşalttı pısssssst diye, biz o havanın boşalmasını ve ekrandaki buharın geçmesini bekledik, sonra devam ettik görüşmeye. Başka bir aday ortalama bir maaş talep ettikten sonra başka şehirden taşınacağı için kira bedelinin bu maaşa eklenmesini istedi. Keşke TSK olsam da lojman versem, yazın tatil kampı versem çalışanıma ama göz var izan var, ya da yok, demek ki yok. Bazı adaylar da asgari ücret karşılığında çalışmaya razı olduklarını söylediklerinde şaşırdık “Başka şehirden taşınacaksınız, burada kendinize ev mi tutacaksınız, ne düşündünüz bu konuda?” diye sorduk. Ben normalde özel hayatına girer bu meseleler diye düşünüp sormazdım bunu ama kitleyi tanıyınca bunları sormak gerektiğini anladım. “Henüz düşünmedim, kiralara bakmadım.” cevabını aldık. Sevgili aday, ben baktım kiralara, asgari ücretle tek başına oda tutup geçinemezsin Bursa’da. Maaş beklentisini sorduğumuzda “Piyasa hakkında bilgim yok, başkaları neler söyledi” diye soran adayımız da oldu. Bir diğer aday bizimle görüşürken ekranın tam arkasında olan erkek arkadaşıyla konuşmaya başladı, mesela biz diyoruz ki şu şu şu şartlar sizin için uygun mu, çocuk arkadan kaş göz yapıyor, bizim aday da bize tercüme ediyor oğlanın mimiklerini. Yani yemin olsun bunların hepsi aynen bu şekilde yaşandı. Pırlanta gibi adaylarla da görüştük, aralarından seçmekte zorlandık bile ama yüzdesel olarak maalesef bu oran çok çok düşüktü. Genel olarak lakayt, içinde bulunduğu durumun gereklerini anlamaktan uzak ve kesinlikle duruma uygun davranamayan bir kitle ile tanıştık. Başvuru 100’ün üstünde, görüşülen kişi sayısı 20’nin üstünde, iş görüşmesine gömlek/bluz giyen aday sayısı 1. Görüşme öncesi bilgisayarını ayarlamış, saçını üstünkörü de olsa bir düzeltmiş aday sayısı belki 4 ya da 5. Bu kişilerle bizim aramızdaki yaş farkı 10-15 kadar. Öyle dev bir kuşak farkı da olmaması lazım ama görülüyor ki var. Ben asıl şu anda 4-5 yaşında olan ve her evin prensi – prensesi olarak büyütülen çocukların iş görüşmelerini iple çekiyorum. Mısırımı alıp izleyeceğim.

Biz ekranın öbür tarafında olarak da iş görüşmelerine katıldık yakın zamanda. Eşim hayatında yaptığı ilk iş görüşmesini birkaç ay önce, yabancı dilde yapmak durumunda kaldı. Bu konuda tamamen tecrübesiz olduğumuz için, sektör tecrübesi olan birkaç arkadaşımızı aradık, iş görüşmelerinde nelere dikkat etmek gerektiğini, maaş konusunu nasıl konuşmak gerektiğini, zor soruların neler olduğunu, bunlara verilecek iyi yanıtların neler olabileceğini sorduk. Arkadaşlarımız bize üstünkörü anlatırken bile elimizde kağıt kalem notlar aldık. Glassdoor.com diye bir web sitesinden haberdar olduk ve eşimin başvurduğu işin muadili işlerin farklı ülkelerdeki maaşlarını araştırdık. Gerçekten saatler boyunca youtube’dan iş görüşmeleriyle ilgili eğitim içerikleri izledik. Bütün bu bilgileri edindikten sonra sorulması muhtemel yaklaşık 10 soru hazırladık ve bunlara cevaplar yazdık. Bu cevapların iyi olduğundan emin olmak için birkaç kez üstünden geçtik. Sonra bu cevapları Murat tekrar tekrar okuyarak görüşmeye hazırlandı. Görüşme günü ütülenmiş gömleği ve kravatıyla ekran karşısına geçti. Sonra yazık yavrum öyle gerilmiş ki tansiyonu çıktı mı düştü mü bilmem, görüşme biter bitmez iki seksen yere uzanıp kaldı. Bu görüşmede talep ettiği ücretten bir dolar aşağısına razı olmadığı gibi, kendisine uygun gelen çalışma koşullarını da anlattı, iki tarafa da uyan şartlarda uzlaştılar. Yani kendini ezdirmedi ya da yalakalık yapmadı. Ama karşı tarafa ve iş görüşmesi olayının kendisine asgari saygıyı göstermekte de kusur etmedi. Bunun başka türlü olabileceğini biz zaten düşünmemiştik. Yani bu görüşmeyi mutfakta t-shirtle, telefon ekranından, ya da dışarıda yürürken yapmak aklımıza gelmezdi.

Demem o ki, “kuşak farkı” çok hafif bir tabir, biz bu çocuklarla farklı dünyaların insanıyız. İşverenler, ileri yaştaki çalışanlarınıza sahip çıkın, alttan gelenler bir değişik.

 

Biz de istedik şöyle şıkır şıkır iş görüşmeleri yapalım ama Z kuşağı "haydi yallah 90'lara" dedi bize.
Biz de istedik şöyle şıkır şıkır iş görüşmeleri yapalım ama
Z kuşağı "haydi yallah 90'lara" dedi bize.


 

Altı Üstünden Çok Daha İyi Çıktı

 

Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

                                                                                                                                      Şems-i Tebrizi

 


Yazar: Murat

Efendim aylardan Aralık, yıllardan 2021. Çalıştığım üniversitede üstüme bir sürü ders açtılar, komisyon görevleri vs yuvarlanıp gidiyoruz. Nitekim Zeynep benden de yoğun, benimki ders yoğunluğu. Aylık toplam gelirimizin %50’si civarında birikim yapabilir durumdayız, fakat bir sorunumuz var, bir türlü benim kadromu vermiyorlar. Biz Konyalı olmadığımız halde şubat ayında idareciliğe başlayan ekip gelene kadar bir problem de yaşamıyorduk. Cübbesini dekan olduktan sonra giyen bir “hallederiz Kadir” dekan olunca bizim için işler biraz değişti. Kimse bir şey yapmıyor ama herkes çok şey istiyor. Kimse evrak okumuyor ama herkes yazı yazıyor vs. Biz hala benim doçentliğim için çalışmaya, işimizi yapmaya devam ediyorduk. Zeynep büyük bir proje yazdı, bu proje sadece bize değil tüm Konya’ya kazanımlar sağlaycaktı. Ona sun, buna sun derken bir Rektör Yardımcısına gittik. Projenin konusu ile hemen hemen hiç alakası olmayan kendini övme konuşmalarını dinledikten sonra biz evimize döndük. Aradan 2 hafta geçti geçmedi, liyakatsizlik ve tarikatların dalavereleri bizi yıldırdı ve ben ani bir kararla sabah mesai başlar başlamaz istifa edecek raddeye geldim. Bazı olaylar vardır, bunlara anında yanıt vermez iseniz daha sonra daha büyük bir yanıt verseniz dahi manası olmaz. Bu an öyle bir andı ve ben o istifayı vermek zorundaydım. Sonra her şey sil baştan başladı...

 

Ben zaten asker değilim, polis değilim. Ben bir akademisyenim. Benim hayatım boyunca “onurlu duruş” sergileyecek kaç yerim var ki. Ben bu istifa ile cümle aleme bakın liyakatsizlik yapıyorsunuz ve ben buna karşı duracağım dedim. Tabi karşılığında işsiz kalarak. Bu süreçte gerek kendi ailem gerek eşimin ailesi inanılmaz manevi destek verdiler. Zorluk yaşadım, reflü oldum, geceleri mide ağrıları ile yataktan kalktım ama pişman mıyım? Asla.

 

Tamam biz %50’ye yakın birikim yapıyorduk ama birden hem de bu enflasyonda işsiz kalmıştım. Yetişkin hayatımda bir ilk. Çocuk var, masraflar var, hem bu masraflar enflasyon nedeniyle giderek artıyor. Kamudan ayrılan biri olarak ilk tepkim acaba aralık kadrolarında bir yer bulabilir miyim oldu. Hemen bir iki üniversiteyi aradık. Bizi benim maaşsız halimle Türkiye’nin çeşitli yerlerine “bir görüşelim hocam” diye çağırdılar. Sonra da bizimle çalışmaya can attıklarını ama neden hemen olamayacağını en az 1 sene gerektiğini anlattılar. Bu görüşmelere gitme işi bize birkaç bin liradan fazlaya mal oldu. Sonra Aralık kadrolarından bir şey çıkmayınca biraz durup sakinleşmem gerektiğini anladım. O sırada kısmet bu ya, freelancer olarak bazı işler yapmaya başladık arkadaşlarımla ve 2 ay boyunca iş yağdı. 5 kişi yetiştiremez olduk. Gece gündüz çalışır hale geldik. Ben bir unuttum işsizliğimi, aksine artık daha çok çalışır hale geldim ama neticede bunlar hep tek seferlik işler. Bu arada da iş piyasası hakkında araştırmalar yapmaya başladım. Kim ne iş yapıyor? Kim nasıl para kazanıyor? Bir kere şunu belirtmek isterim, kamuda maaşlı çalışma bizi yemiş bitirmiş. Yani öyle demeyeyim, pandemide de aksamadan maaşımızı aldık ama kamu biraz tembel adam işiymiş gibi düşünmeye başladım açıkcası. Dışarda çalışacak adam arıyorlar, yemin ederim. Hasılı 2 ay da böyle geçti.

 

Sonra bir buhran dönemi var ki sormayın gitsin. O sırada da Zeynep görevli şehir dışında. Ben bilgisayarda şifrelerini aklında tutamayan adam animasyon yapmayı öğrenmeye başladım. Hayatımda daha önce hiç yapmadığım şey. Programlar indirdim, tutoriallar izliyorum. Saatlerce oturup, deneye deneye fena şeyler de yapmadım. Hatta o kadar gaza geldim ki, şirket kurmayı düşündüm. Bir animasyon şirketi kurup, tıp eğitiminde kullanılabilecek şeyler yapılabilir mi? Yurtdışında örnekleri var; VR gözlüklerle kadavra inceleme, ameliyat yapma gibi. Dedim belki oralara kadar gider.

 

Bu sırada da Linkedin’den işlere başvuruyorum. Zeynep bir akşam dedi ki bak şu iş tam senlik, seni tarif etmişler. Baktım hakkaten yapabilirim. Daha önceden de adını bildiğim bir Amerika firması. Başvurdum. 1 hafta sonra araba kullanırken +1’li bir numara arıyor. Bir açtım telefonu, iş başvurunuz için arıyoruz vs, hem telefon hem Hintli bir insan kaynakları çalışanı, hem benim ilk gerçek iş görüşmem. Her şey karman çorman, aşırı heyecanlandım. Arabayı kenara çektik, bir sitenin bahçe duvarında “Whatttt?, Yessss” diye bağıra bağıra 45 dakika konuştuk. Bana “Sizinle iletişime geçeceğiz” dedi en son, kapattık. Zeynep dedi ki, iyi mi yani? Dedim ki bilmem, bu iyi bir şey demekse evet. Nitekim öyleymiş. O hafta içinde bir iş görüşmesi daha ayarlandı. Direkt üssüm olan kadın ve Londra Direktörü ile. 45 dk civarı da onlarla iş görüşmesi yaptım. En son kapatırken maaşı sordular. Ben düşündüğüm rakamı söyledim. Mırın kırın ettiler. Orda işte bu süreçteki en havalı cümlemi kurdum. “That is my price and this is your job. So it is your decision.” Bu cümle çalıştı arkadaşlar ama işteki 4. ayımdan bildiriyorum: Piyasaya göre bence ucuza bile gitmişim. Sonra aradan 3 gün geçti, dediler ki bir büyük patron var onunla daha görüşeceksin. Tamam dedim. Bu da bizim Amerika’daki birim başkanı. Onunla 20 dk civarı görüştük. Amerika’daki enflasyon, Türkiye’deki enflasyon onları konuştuk. Çocuklarımızı konuştuk. Sanırım o tam bir iş görüşmesi gibi değil de, bir tanışma toplantısı idi. İşle ilgili çok az şey konuştuk.

 

Geldiğimiz noktada kamuda çalıştığımın 4 ya da 5 katı daha fazla çalışıyorum. Neredeyse hava durumundaki değişiklik için bile toplantı düzenliyorlar, çok sinir bozucu. Çok fazla micromanagement nedeniyle trendleri anlamakta zorlanıyorlar ama yine de hızlı reaksiyon verme, operasyon yürütme konusunda hiç fena değiller. Benim kendi adıma hoşuma giden şey daha önce hiç özel sektör tecrübem olmadığı için en alt seviyeden başlamış olmama rağmen, yine de benim tecrübelerime büyük saygı duymaları (bunda benim değerlendirme raporlarına sayfalar dolusu öneriler yazmam da etkili oluyor tabi). Ayrıca başarı elde ettiğinde hızlı takdir benim hoşuma gidiyor. Değerlendirmeler şeffaf çünkü her şey rakamlarla, istatistiklerle. Bu açılardan süper. Sadece şunu bir kez daha fark ettim. Benim çalışmak ile ilgili bir problemim yok, aksine çok seviyorum. Fakat eğer bu kadar çok çalışacaksam kendime çalışmayı tercih ederim.

 

Bizi gencecik en enerjik çağlarımızda bir kamu maaşına kör gibi giderken uyarmayan herkesin vebali var. Şimdi yaş aldık, yoruluyoruz. Bizim en enerjik çağlarımız, vasıfsız hocaların egoları peşinde geçti. Neyse eğitim sistemi ve yanıltıcılığı hakkında da başka zaman yazarım. Sadece en başta yazdığım gibi; hayatımın altı üstüne gelir diye korkma, ne biliyorsun altının üstünden daha iyi olmadığını???


7 Haziran 2022 Salı

ARAYI KAPATALIM: Finans ve Şarap

 Son blog yazımızın üzerinden çok uzun zaman geçmiş. Neler oldu neler. O zaman arayı kapatalım 😊

 

İlk olarak daha önceki paylaşımlarda meydana gelen majör değişiklikler ile başlayalım. Murat’ın ayrı bir orta vadeli portföyü yok artık. Konya’da finansal özgür olana kadar kalmak gibi bir niyetimiz vardı. Yeni adresimiz Bursa ve Murat yabancı bir şirkette, Zeynep ise muayenehane açıyor. 1 Temmuz 2021 itibari ile hisse senetleri birikimlerimizi birleştirdik. Altın, Döviz gibi varlıklar karmaşık. An itibari ile tarifi bile zor çünkü Murat dolar ile maaş alıyor ama özellikle muayenehane için giderlerimizin de hepsi dolarla olduğundan neler olup bitiyor idrak etmek oldukça güç. Bu süreçte iki kredi çektik. İkisi de 1.55’ten ilki 50k diğeri ise 250k ve bu kredilerin durumları hakkında tabi ki en az bir paragraf olacak. O zaman başlayalım. Bakalım bir oturuşta hikayenin neresine kadar gidebileceğiz. Ayrıca bu sene Konya’ya has danagözü üzümü ile şarap yapmayı denedik fakat şeker seviyesini takip etmediğimiz için bu yıl şaraplarımız başarısız oldu diyebiliriz. Hoş bir içimi var ama şarap demek zor 😊 Biz artık Konya’dan gidiyoruz. Bu şehir günümüzde biraz garip, doğrudur. Yine de koca Anadolu Selçuklu başkenti. Üzümcülük ve şarapçılık geçmişi var. Bizim bir hayalimiz vardı birgün Konya’da hem de kalkınma ajansının desteği ile filan (nasıl naifmişiz nasıl) Konya’ya has üzümlerle Rumi diye bir marka ile şarap yapmak istemiştik. Hayaldi tabi sadece ama üzdüler bizi.

 

İlk olarak portföyün birleştirilmesi kararından başlayalım. 1 Temmuz’dan itibaren virman işlemini yapıp hepsini aynı hesapta topladık. Bunun ardından Aralık ayına kadar müthiş eklemeler yaptık. Bu dönemde tabi ki değişiklikler oldu ama özellikle Aralık ayında Murat’ın devlet memurluğundan istifasından sonra ekleme yapmak konusunda tutuk davrandık. Daha detaylı bir analiz 1 Temmuz sonrasında yapmak doğru olacaktır. Güncel olarak tamamı temettüye ayrılmış (satılması yasak – tabi bizim için, blokaj koyulan diyelim) portföy detayı şu şekilde; ISMEN %29, EREGL %27, BIMAS %5, ARCLK %7, ANHYT %5, AKSA %4, VESBE %13, TOASO %4, ISYAT %6.

 

Bunun içerisinde Kasım ayında kullandığımız 50k ve 1.55 faizli 6 ay geri ödemeli bir kredi var. Bu kredi EREGL sayesinde hızlıca kendisini amorti etti ve dolar bazlı dahil her şartta kendini kurtardı. Yani o dönemde aslında biz sadece kredi ödedik ve 50k yatırımı peşinen yapmış gibi yüksek bir prim elde ettik. Müthiş bir başarı ile sonuçlandı doğrusu. Bu kredinin hemen ardından tarihsel olarak araya Murat’ın istifası girdi, panikleyip o kredili işlemi büyük bir kar ile sonlandırdık. Sonra baktık finansal olarak işler yürüyor (bunu bir sonraki yazıda anlatacağız, detay vermek istiyoruz :D) ve Zeynep için muayenehane açmaya karar verdik. Yeni bir kredi çektik. Bu kredi için Murat al-sat yapıyor ama yine anlık değil, en azından haftalık ortalama ya da hedef takip ediyor. 24 ay vadeli çektiğimiz 250k kredi birkaç aydır kendi taksitlerini ödediği gibi anlık kapama durumunda tatmin edici miktarda artıda. Bu kredi ile genellikle EREGL ve VESBE hareketlerini takip ediyor Murat ama özellikle son iki haftadır radarına ANHYT ve ISMEN girdi. Bu yazı yazılırken  %15 civarında da nakit tutuyor. Murat’ın pesimist bir insan olmasına rağmen kredinin kendini ödeyeceğini düşünmesi umut verici. Nitekim aylardır da ödüyor ama kredili işlem her zaman risklidir ve biz de tetikteyiz. Onun dışında BIMAS’ın son temettü düzeltmesi ile birlikte bu 1 yılda temettü verimimiz %10.54. Son derece tatmin edici. Biz finansal özgürlük hesaplarımızda %7 kullanmıştık. %3 buradan artımız var ama son tahlilde dolar bazlı yıllık getiri tabi ki negatif görünümde. Bakalım hala 3 hafta var, yıllık sonuçlara bakacağız.

 

Bu arayı kapatma yazımıza şarap ile devam etmek istiyoruz. Üzüm mevsimi geldiğinde arabaya bindik ve Konya’da üzümü meşhur köylere gittik. Bir köyde danagözü diye bir üzüm gördük. Ardından biraz araştırdık, gerçekten coğrafyaya has bir üzüm olduğunu gördük. Ardından bir önceki yıl üst düzey bir şarap üretmiş olmanın yüksek özgüveni ile köylülerden 100 kilo üzüm talep ettik. Bu arada Murat’ın dediğine göre bir önceki yıl gerçekten Diyarbakır karası ile yaptığı o şarap, Arjantin’de malbec mendoza şarapları ile pazarda rekabet eder. Murat’ın burada en büyük şansı (alkol ile olan yakın ilişkisinin dışında) Bordeaux, Portekiz ve Arjantin gibi şarapları ile meşhur yerlerde bulunup hepsinden tadabilmiş olması. Belki sertifikalı değil ama bir damak hafızası var. Elbet eğitim şart, o tartışmasız. Neyse efendim, tam hazırlıklarımızı yaptık bir gittik köylü canım abimiz demez mi 45 kilo var. Başımızdan kaynar su döküldü. Biz 100 kiloya göre yapmıştık hazırlığımızı. 15 kilo kırma bağ üzümü aldık. Şekerlisini tercih ettik ama daha ilk günden içimize sinmedi. Sonra işlemleri yaptık, ilk tadım fena değildi. İyi bir şıraydı. En nihayetinde gerçekten renk olarak 10 üzerinden 10 olan, koku olarak aromatik ama alkolsüz olan ve sonuçta lezzet olarak oldukça zayıf bir ürün elde ettik. İçiyor muyuz? Evet, çünkü kötü değil, hoş bir içecek fakat şarap değil 😊 Bakalım Bursa’da şarap sevdamız nasıl devam edecek. Bu sefer burada bırakalım. Artık daha sık yazmaya çalışacağız.

 

Saygı ve sevgilerle, görüşmek üzere.

11 Nisan 2021 Pazar

Murat'ın Orta Vadeli (9-12 Aylık) Portföyü

Selamlar Sevgili Okur, 

Burada okuyacaklarınızın hiçbiri biliyorsunuz ki, YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR. Bu blog kendimizi ifade ederek yaptıklarımıza dair bir arşivimizin olması ve bizim gibi uzun vadeli yatırım yapmayı düşünen insanlarla fikir alışverişi için oluşturulmuştur.

Sokağa çıkma yasağı ve soğuk hava birleşince bu hafta sonuna iki yazı sığdırabiliriz diye düşündük. Bu yazı Murat'ın orta vadeli (9-12 aylık) borsa hesabındaki şirket ortaklıkları ve oranları hakkındadır.

Murat piyasanın biraz daha içinde olmayı sevdiği için ve uzun vadede tek işinin bu olması isteği ile orta vadeli bir portföy daha yönetiyor. Bu portföye dışardan hiçbir ekleme yapmıyoruz. Kendi yağında kavruluyor. Hatta artık bir hedef koyduk eğer bir yıllık getirisi %33 + %7 olursa bu hesaptan para çekip temettü hesabımıza yatıracağız. Bu oranlara şu şekilde karar verdik. %33 hissettiğimiz enflasyon (toplam 40 olması için yuvarlandı tabi :) ) ve buna ilaveten Financial Independence Retire Early (F.I.R.E.) akımında önerilen yıllık getiri miktarı (%7), toplamı %40. Yani yıl tamamlanmadan %40 elde edilirse o yılın geri kalanında para çekilip temettü hesabına aktarılacak. 

Bu hesapta bulunan hisse senetlerini, oranları ve neden aldığımızı yazalım şimdi de.

Hisse Adı - Bulunma Oranı - Nedeni

ISMEN - %47.94 - Ismen menkul kıymet işlemlerinden komisyon ile kazanç sağlayan bir işletme. Burada hoşumuza giden şey şu, temettü vermek ismen için bir alışkanlık. Bu ne kadar terste olursanız olun, 1 yıl içinde garanti bir kazanç gibi düşünülebilir. Peki beklenti ne? Türkiye'de insanların borsada işlem yapmaya karşı korkunç bir önyargısı var ve katılım çok düşük, 2.2 M yatırımcı olduğu, bunlardan sadece %1.3ünün 1 Milyon TL üzeri yatırımı olduğu bildirildi. Orta ölçekli şehirlerde oldukça vasat apartman dairelerine insanların buna yakın paralar ödediği düşünüldüğünde, bu alanda gidilecek çok uzun bir yol olduğunu düşünüyoruz. O yüzden temettü hesaplarımızda da, bu hesabımızda da İsmen'in yeri var. Bu beklenti orta vadede kuruluş raporları ile destekleniyor. Yıl sonu için ortalama beklenti ~25 TL (Güncel değeri -09 Nisan 2021, cuma kapanış- 15,81 TL). O yüzden İsmen ile daha gidilecek çok yolumuz var diye umuyoruz.

TURSG - %8.4 - Türkiye Sigorta geçtiğimiz yıl kamu sigorta işletmelerinin birleşmesi ile oluşturuldu. Bizim büyük hocalarımızdan biri "Türkiye'de 10 sene sonra para kazanmak istersen, Amerika'da bugün ne oluyor ona bak." derdi. Sigortacılık bir iş kolu olarak Türkiye'de hala gideceği çok yolu olan bir sektör. Bunun yanında Türkiye Sigorta büyüme hedefi koyduğu takdirde ülkenin en ücra köşesinde bile şubesi bulunan bir kamu bankası aracılığı ile satış yapabilecek bir durumda. En güzel yanı ise tabi ki temettü vermesi :)

AKSEN - %9.64 - Aksa Enerji, Murat için şöyle bir şirket: Gerçek finansal özgürlüğe ulaşabilse gidip gönüllüsü olabileceği kadar sevdiği bir oluşum. Son 1 yılda özellikle Afrika ülkelerinde inanılmaz yatırımlara imza attılar. Daha düşük arzlar ile daha yüksek fiyatlı ve döviz bazlı satışlar yapıyorlar. Gideceği çok çok uzun bir yol olduğunu ve çok iyi yönetildiğini düşünüyoruz. Tek dileğimiz ilerleyen yıllarda temettü alışkanlığı kazanması. Çünkü dileğimiz Aksen ile gerçek bir yatırımcı ilişkisi yaşamak.

ALKİM - %9.19 - Alkim çok beğendiğimiz fakat geçtiğimiz yıl galiba biraz manipülatif hareketlere maruz bırakılmış bir şirket. Özellikle son genel kurulda açıkca anlatılan potasyum sülfat yatırımı bizim için çok ikna edici bir açıklama idi. Sadece kağıt fabrikası ile ilgili "müşteri bulursak satarız" anlayışı endişe verici. Oradaki karlılığın tutarlılığından şüpheliyiz, onun dışında Alkim de göz bebeğimiz ama ne yalan söyleyelim bir Aksen değil. 

FMİZP - %7.75 - Bizim pistoncu :) Federal'i pek çok açıdan beğeniyoruz. Bir kere sürekli bir yabancı denetçi (yani ortak) tepelerinde. Bunun iyi olduğunu düşünüyoruz. Genellikle Tenneco hissesi ile benzer hareketler yapıyor. Onun yanı sıra müşteri portfolyosu çok iyi. Umut vaat ediyor. Beklenti çok yüksek, diğer otomotiv hisselerinin de iyi olduğu düşünüldüğünde Türk patronun sebebi anlaşılamayan satışlarının baskısı kalkarsa burada karlı bir birliktelik yaşayacağımızı düşünüyoruz. Şuan kısa vadede umut vaat etmiyor ama orta vadesi aydınlık gibi.

MGROS - %4.38 - Migros pandemi şartlarında her gıda perakendecisi gibi güzel şeylere gebeydi, bu durum fiyatlara da yansıdı. Ülkenin ekonomik gerçekleri ortada iken, Migros'un sadece orta-üst kesimlere ulaşmaya çalışmasının makul olmadığı görüldü. Nitekim orta sınıf oldukça daraldı. Bu şirket politikası ile BİM, A101 vb market zincirleri ile rekabet edemeyecekti. Zaten zarar açıkladığı bilançolar da çok uzun yıllar önce değildi. Şirket politikasının bizim tahminimizce değişiyor olması, mağaza sayısını artırıp daha geniş kesimlere hitap etmeyi hedefleyen bir tarza evrilmesi, pandeminin bitmek bilmemesi, bu ortaklığın bize kazandıracağını düşündürdü.

TUPRS - %4.37 - Tüpraş fiyatlaması gerçekten anlaşılması zor bir şirket. Pandemi başlamadan önce rekorlara koşuyordu, önce pandemi durgunluğu, ardından petrolde olan olağandışı durumlar, Tüpraş'ı herkesin gözünden düşürdü. Tüpraş'ı aslında biz de çok yeni bu portföye ekledik. Orta vadede gerçekçi görünen beklenti, kurum raporlarına bakılırsa 120-130 TL arasında. (Güncel değeri 88,65 TL) Onun dışında Türkiye'de Tüpraş'a güvenilmemesi için hiçbir sebep yok. Biz onu portföyde tutmakta bir beis görmüyoruz, bizce şirket de bizim gibi güven dolu ortakları olduğu için mutludur.

ISFIN - %4.17 - İş Finansal'ın çok büyük umutlar vaat ettiğini filan düşünmüyoruz, sadece çok çok ucuz kaldığını düşünüyoruz. Normal iş akışına dönülmeye başlandığı an ISFIN'in normal değerlerine gelceğini (bir aracı kuruluştan okumadığımız için fiyat yazmak istemiyoruz) ve bunun bizim için karlı bir yatırım olduğunu düşünüyoruz.

YKBNK - %4.15 - Banka eklemek istedik çünkü son durumlar bütün bankacılık hisselerini alt üst etti ve aşırı ucuzladılar. Peki kısa vadede bir düzelme bekliyor muyuz? Ne yazık ki hayır beklemiyoruz ama çok ucuz fiyatlar bizim gibiler başta olmak üzere pek çok kişinin ilgisini çekebilir. Burada durumu iyi bir bankayı makul fiyatla makul bir süre tutmak karlı olabilir diye düşünerek aldık. Umarız pişman olmayız.

Twitter'da yazdığımızda Ereğli'de vardı ama hafta içi satış yaptık. Şu an yok ama Ereğli her yerde görebileceğiniz üzere müthiş durumda yani sadece kısa bir ayrılık. Bunların dışında KOZAL, SİSE, OYAK, HEKTAŞ, SASA takibimizde. 

Sağlıklı güzel ve bol kazançlı günleriniz olsun.

Sevgiler, 

Yatırım Yolcuları Zeynep ve Murat



11.04.2021 tarihli Orta Vadeli Hisse Senedi Portföyümüz




10 Nisan 2021 Cumartesi

Nelerden Tasarruf Edebilirsiniz? -Evde Şarap Yapımı-

Sevgili Okur, 

İlk yazımızda da söylediğimiz gibi, çift olarak ikimiz de tasarruflu yaşamada zorlanmıyoruz. Ancak arkadaş çevremizde gördüklerimiz sayesinde bunun herkes için bu kadar kolay olmadığını biliyoruz. Bakmakla yükümlü olduğu kimse olmayan, bekar, iyi maaşlı arkadaşlarımızın kredi kartı borcu içinde olduğuna şahit olduk. Kredi çekip borç kapatan arkadaşlarımız da cabası. Tasarruf konusunda da tecrübelerimizi paylaşmanın kimileri için faydalı olabileceğini umuyoruz. Siz de kendi tecrübelerinizi bizimle paylaşırsanız mutlu oluruz. 

Öncelikle şunu söylemek isteriz, pintilikten kaçınmak için aktif çaba sarf ediyoruz. Burada kilit husus öncelikleri doğru saptamak. Her şeyin en iyisini, en kalitelisini, en son modelini alırsak ömrümüz bunları ödemek için çalışmakla geçer. Ancak makul bir meblağ para kazanırken, her şeyde ucuza kaçarsak, bu parayı kazanmış olmanın da hiçbir anlamı olmaz. Dağa çıkıp dağda da yaşayabiliriz bunun yerine. Biz önceliklerimizi uzun uzun tartışıp saptıyoruz, sık sık da bu konuyu yeniden gündeme getiriyoruz. Bizim hayatımızda en önemli yeri olan şeylerden biri düzenli spor yapmak. Spor, çok zaman ayırdığımız bir hobimiz olduğu için iyi bir tesise para harcamakta bir sakınca görmüyoruz. Bunu bile yaklaşık bir hafta konuşarak kararlaştırdık. Güzel bir tesis görüp heyecana kapılıp paramızı yatırmadık. Yaşadığımız şehirdeki neredeyse tüm tesisleri gezdik, fiyat aldık. Sonunda en pahalısında karar kıldık :)

Öte yandan, ülkemizde alkole gelen vergiler ve fiyatlar cabası. İleride bununla ilgili eğitimler alıp iyi şaraptan anlamak çok isteriz ama şu anda durumumuz bu değil. Orta sınıf şarapları keyifle içiyoruz ve üst kaliteli şaraplardan farkını çok da anlamıyoruz. Bu nedenle şarabımızı evde üretmeyi seçtik. İlk denememizde 14 kg Diyarbakır karasından daha zahmetli yollarla şarap yapmıştık. Kısaca yazmak gerekirse Diyarbakır karasını ezip kabuğuyla birlikte 1 hafta boyunca günde 3-4 kere karıştırdık ve ağzında bir tülbentle beklettik. Sonra kabukları süzüp kalanına maya kattık ve ağzı hava almayacak şekilde (içinden çıkacak havayı tahliye edecek tek yönlü bir düzenek kurarak) 4 hafta daha beklettik. 4 haftanın sonunda solüsyonlarla temizlediğimiz şişelerin ağızlarını mantarla kapadık. 14 kg üzümden 11 şişe temiz, 1 şişe de dibi tortulu şarap elde ettik. Şişeledikten sonra 4 hafta daha şişede beklettik ve sonrasında eşe dosta ikram etmeye fırsat kalmadan 1 ay içinde içtik :) Oysa özel günlere ayırırız, ailelerimize birer şişe götürürüz vs gibi planlarımız vardı, ilk seferde bu hayaller yalan oldu. Biz ürünümüzden çok memnun kaldık. Ancak bu süreç gerçekten zahmetli, ayrıca bağ bozumu zamanını beklemek gerekiyor. Bir seferde tüm yıl yetecek kadar şarap üretmek ev şartlarında pek kolay değil. 

Bugün hazır üzüm suyundan şarap yapmak için kolları sıvadık. Canımız ciğerimiz YouTube'dan öğrendiğimiz bilgileri kullanarak Torku'nun %100 sıkma üzüm suyundan 18 şişe aldık. Bunu 2,5 kg toz şeker ve 4-5 yemek kaşığı maya ile karıştırdık. Ağzı hava almayacak şekilde aynı düzenekle kapadık, heyecanla fermentasyonu beklemeye başladık. İlk baloncukların çıkışını görmek müthiş :) Bugün hava çok soğuktu, Nisan ayında kar tipisi vardı maalesef ve biz üzüm sularını pek ısıtmadan maya ve şekerle karıştırdık. Bu bir hata oldu, oda sıcaklığından biraz daha sıcak olması gerekiyordu ama heyecandan o aşamayı unuttuk. Umalım ki bu sıcaklık sorunu mayanın çalışmasını çok etkilemesin. 8 hafta sonra size sonucu yazarız. Buradan 24 şişe şarap bekliyoruz. Eğer alkol oranı, aroma, koku, lezzet, hepsi yerinde olursa bu demek oluyor ki şişesi 6 liraya kırmızı şarap elde etmiş olacağız. Piyasada şikayet etmeden içtiğimiz en ucuz kırmızı şarap 40 lira, biraz daha sevdiklerimiz 75-100 lira arasında. Geçen ay alkol tüketimimizi ayrıca not ederek hesapladık, ayda yaklaşık 20 şişe şarap içiyoruz ve maalesef toplamda aylık 1000 lirayı aşan alkol harcamamız var. Bunun tamamı şarap ve biradan oluşuyor. Akşam yemeği ile bir kadeh kırmızı şarap öneren bilim insanlarının bizdeki vergilerden haberleri yok haliyle.  Hal böyle olunca şişesi 6 liraya kırmızı şarap bizim için ayda 600, yılda 7200 lira tasarruf anlamına gelecek. Çok iyi para değil mi? :)


18 tane 1 litrelik üzüm suyundan fermente olmak üzere
şeker ve maya eklenmiş, 19 litrelik damacanaya koyduğumuz,
ağzı hava almayan ancak içinden gaz çıkabilen mini şarap üretim tesisimiz <3


Bu blogda yazan hiçbir şey biliyorsunuz ki YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR. 


Sevgiler, 

Yatırım Yolcuları Zeynep ve Murat



2 Nisan 2021 Cuma

Biz kimiz?

Merhaba Sevgili Okur, 

Biz temettü yatırım yolculuğuna başlayalı üç ay oldu. Bu konuda pek çok güzel blog'dan faydalandık, bilgi edindik ve ilham aldık. Aynı yolda ilerlerken biz de başka kişilere yol gösterebilmek umuduyla, biraz da kendi yolculuğumuzu belgelemek için bu blog'u açtık. 

Biraz kendimizi tanıtmak istiyoruz. 

İsmimiz Zeynep ve Murat. İkimiz de 33 yaşındayız. Bir devlet üniversitesi'nde tıp fakültesinde öğretim üyeleriyiz. Yani biz de eğitimimiz itibariyle sayısalcıyız ama iktisat, finans vb konularda akademik bir donanımımız yok. Yine de Murat üniversite öğrenciliğinden beri borsayı takip ediyor, irili ufaklı yatırımları olmuş. En son da 2020 sonuna doğru PENGD'de terste kalıp %25 zararla kol kesmişliği var. 

Zeynep'in bu konuda okuryazarlığı daha az ama büyük bir cesaretle (dümdüz cahil cesareti) giriştiği kriptopara borsasında en azından terimleri, işlemleri öğrendi. Dünyanın zararını edip (maalesef o güne kadarki tüm birikimini kaldıraçlı işlemlerde kaybederek) kaçarak kripto dünyasından uzaklaştı. 

Birlikte yaşıyoruz, önümüzdeki birkaç yıl içinde evlenmeyi planlıyoruz. Pandemi nedeniyle gerçekleştiremiyor olsak da bazı hobilerimiz var. Seyahat etmeyi seviyoruz, bahçe işleriyle uğraşmayı seviyoruz, hayvanları seviyoruz, Zeynep el işlerini de ayrıca çok seviyor. 

Çalışma koşullarımızdan çok memnunuz ve işlerimize dair pek bir şikayetimiz yok. Maaşlarımızdan da genel itibariyle memnunuz. 

Harcama alışkanlıklarımız birbirimize çok benziyor ve yapı itibariyle tutumlu kişileriz denilebilir. Bunun bir avantajı şu: Tasarruf etmek bizim kendiliğinden gelişen tutumumuz, tasarruf ederken kendimizi ekstra sıkıntıya sokmuyoruz, rejime girmiş gibi içimiz daralmıyor. Bunu kolaylıkla sürdürüyoruz. İhtiyacımız olmayan bir şeyi almak bize bir mutluluk vermiyor. Mesela, asla ekstra harcama huylarımız yok. Yani "bunu hak ettik ama" diyerek abartma durumumuz olmuyor. Öyle özel bir günde en büyük harcamamız belki alkol, tabi restaurant harcamalarımızda büyük bir avantaja sahibiz, ikimiz de vejetaryeniz. Dolayısı ile dışarda ne yazık ki seçeneğimiz zaten çok az, yesek bile ciddi bir maliyet kalemi haline gelmiyor.

Temettü yolculuğunda hedefimiz pek çok diğer kişi gibi erken emeklilik. İşimizi sevdiğimiz halde erken emekli olmak istememiz bir çelişki gibi gelebilir, bize öyle geliyor :) Ama şu an her şeyden memnun olmamız yarın da memnun olacağımız anlamına gelmiyor. Finansal özgürlük, bize büyük bir hareket kabiliyeti ve esneklik sağlayacağı için bizi etkiliyor. Ayıptır söylemesi her an siktiri çekebileceğimizi bilerek çalışmak istiyoruz. 

Temettüye ayırdığımız para ile lüks bir otomobil taksidi ödeyebilir ya da ev kredisine girebilirdik. Onun yerine emeklilik için 65 yaşını beklememiz gerekmeyecek bir yatırım planı yapıp hayatımızın iplerini finansal olarak kendi elimizde tutmayı seçtik. Planımız yolunda giderse 45 yaşımızdan sonra çalışmaya ya da emekli olmaya tamamen keyfimize göre karar vereceğiz. 

Kabaca gelir giderlerimize dair bilgi vermek gerekirse, 

İkimizin aylık toplam geliri yaklaşık 20 bin lira. 

Kira, fatura, benzin, mutfak alışverişi, nafaka, kredi kartı vb giderlerimiz, sıra dışı bir harcama olmadığı sürece ortalama 10 bin lira civarında oluyor. 

Yani aylık yaklaşık 10 bin lira civarı bir meblağı yatırıma ayırabileceğimizi düşünüyoruz. 

Şimdiye kadar ikimizin de farklı kredi borçları vb vardı ama bu sene itibariyle evimize giren-çıkan yukarıda yazdığımızdan ibaret. 

Üç ay önce ikimiz de TL'de duran birikimlerimizle temettü yolculuğuna başlama kararı aldık. Kendimize de aşırı güvendiğimiz için, ileride vergi kesintimiz çok olmasın diye tek hesap yerine ikimizin adına iki ayrı hesaba bölerek hisseleri almaya başladık. İki hesabı da aşağı yukarı birbirine denk tutmaya çalışıyoruz. 

(Vergi kesintisi konusunu, temettüye yabancı olanlar için açıklayalım: yıllık temettü geliriniz 53bin liranın üzerinde olduğunda gelir vergisi vermeniz gerekiyor ve beyan zorunluluğu var. Bu bizce saçma bir uygulama çünkü zaten her temettü ödemesinde devlet %15 stopaj kesiyor. Her neyse, bizim ilk temettü gelirimiz yıllık 5 bin lira olmasına rağmen biz mutlu yarınları düşünüp şimdiden vergi kesintisine karşı tedbirimizi alalım dedik.)

Bizim finansal özgürlük için kendimize koyduğumuz hedef aylık 5000 dolar pasif gelir. Bu hedefe on yıl içinde ulaşabileceğimizi öngörüyoruz. Şu an sadece hisse senedi ile başladık çünkü bu süreçte kullanmayı düşündüğümüz hedge (koruyucu) mekanizmalarının kullanım maliyetleri şu anki paramızı azaltmaya değecek durumda değil. Ama yatırımımız arttıkça hisse alımına ek olarak opsiyon piyasası, eurobond, tahvil ve döviz gibi araçlardan da yararlanmayı planlıyoruz. 

Portföyümüzü burada dönem dönem paylaşmak istiyoruz. 

Ayrıca temettü nedir, borsada yatırım yaparken hangi şirketleri neye göre seçiyoruz, uzun vadeli ve orta vadeli portföyümüzde hangi hisseler var vb konularda da blogda yazılar paylaşmayı planlıyoruz. Bu yolculuğa başlar başlamaz, akademisyenliğin verdiği araştırma merakıyla hemen bir okuma listesi yaptık ve kitaplarımızı aldık. Bu kitaplardan beğendiklerimizi de burada tanıtmak istiyoruz. 

İlk yazıyı bitirmeden önce, Nisan 2021 ilk günleri itibariyle portföyümüzün güncel halini paylaşalım. Aşağıda sadece hisse senedi varlıklarımızı paylaştık, çünkü başka varlığımız şu anda yok :) Bu ay aşağıdaki her üç hisseden ilk temettülerimizi aldık ve her biriyle kendi hissesinden tekrar alım yaptık. 


Nisan 2021 başı, Murat'ın hisse senedi varlığı



Nisan 2021 başı, Zeynep'in hisse senedi varlığı

Üç ayda toplam 106bin liralık yatırım yapmış olmamız belki bazı okurlara yüksek gelebilir. Bu işe böyle yüksek girmek gerektiği fikrini yaratabilir. Pek çok diğer yatırımcının da yazılarını okursanız uzun vadede, başlangıç miktarının çok önemli olmadığını göreceksiniz. Biz görece iyi kazanıyoruz, ikimizin de on yılı aşkın meslek hayatı var. Yani ona rağmen durum bu :) Kenarda hiç paramız olmasaydı da her ay bin lira ya da azıyla bu yola girerdik. Biz miktarlara değil, bu yola ikna olduk. Neticede bir, sıfırdan büyüktür. 

Bu yolculuğa başlama kararı vermeden önce severek takip ettiğimiz ve kendilerinden çok şeyler öğrendiğimiz Tuncay Turşucu, Yaşar Yıldırım, Yunus Şahin, Atilla Uçan, Engin Yılmaz, lattedenborsaya, temettü delisi, temettü kafası ve bay tutumlu'ya teşekkür ederiz. Umarız biz de onların bize ilham verdiği gibi, başkalarına ilham kaynağı olabiliriz. Ülkemizde tasarruf kültürünün artmasını ve finansal özgürlük kavramının yaygınlaşmasını diliyoruz. 

Bitirmeden önce son bir not: Yukarıda bundan önceki yatırım başarısızlıklarımızı okudunuz. Bu blogda yazanlar tabi ki YATIRIM TAVSİYESİ DEĞİLDİR. Bunu düşünmeniz bile bizi güldürür. 

Sevgiler, 

Yatırım Yolcuları Zeynep ve Murat

Kuşağını Sevdiklerim

(Yazar: Zeynep) İnsan kaynaklarının ne iş yaptığını, hiç kurumsal firmalarda çalışma tecrübem de olmadığından, pek anlamazdım. Hatta ve ha...